Enesah Notları

Biraz ideoloji,biraz psikoloji,biraz tarih,çokça edebiyat

Hayat

Ruhumuzu Mumyalamak Mümkün Mü?

Mumyalamak deyince akla gelen genelde bedenler olur.Tarihteki ilk örnekleri, Mısırlıların öteki dünyada ruhları bedenlerine geri dönene dek bedenleri sağlam kalsın diye yapmış oldukları bir uygulama olarak karşımıza çıkar.Bir takım ilaçlar ve kimyasal maddeler kullanılarak beden kurutulup bezlerle sarılır.Bu şekilde bedenin muhafazası yapılır.Mantık aslında bedenin öldüğü andaki gibi kalmasını sağlamaktır.Bunun modern dünyadaki karşılıklarından biri beden dondurmaktır.İnsanlar bedenlerini bir fanusun içerisinde dondururlar ve gelecekte uygun teknolojiye erişildiği zaman tekrar bu bedenleri kullanabilmeyi ümit ederler.Tabi bu  sırada beden herhangi bir işlev göstermez artık.Peki ruhumuzu da bedenlerimiz gibi mumyalamak mümkün müdür?Muhtemelen burda akla gelen soru ruhun neden mumyalanmaya ihtiyaç duyacağı ile alakalıdır.Öyle ya somut,bozulabilen,çürüyebilen bir şey midir ki ruh?Somut olarak cismini görebildiğimiz bir ruh olmadığı için tabi ki bu sorulara cevabımız hayır cinsinden olabilir.Aslında farklı açılardan bakarak evet de olabilir.Ruhun manevi hallerinden,yaşam süreci içerisinde bozulup yozlaşabilmesinden falan bahsedebiliriz ama benim esas değinmek istediğim nokta mumyalama mantığı ile ruhu mumyalamaya neden ihtiyaç duyacağımız ile alakalıdır.Yahut bunu yapıp yapamayacağımızdır?

Mumyalama mantığı bir bedeni olduğu haliyle muhafaza etmektir;antik dönemde kurutmak,günümüzde ise dondurmak suretiyle yapılır.Ruhumuzda bunu nasıl yapabiliriz?Öncelikle neden böyle bir şey yapmak isteyebileceğimizden bahsedelim.Ruh derken kastettiğim şey,hissiyatlarımızın kaynağı olan hayat motivasyonumuzdur.İnsanın ağlaması,gülmesi,üzülmesi,sevinmesi,sevmesi,özlemesi,merhamet duyması,ümit etmesi kısacası hayatı mekanik olmaktan kurtarıp hayata renk katan her türlü duygusal eylemin kaynağı bu motivasyondur.Bazen içimizi ısındırıp sıpsıcak yapar,bazen de bizi olabildiğine üşütür.Diğer insanlarla olan ilişkilerimizde,onlara verdiğimiz değerlerde de büyük bir etkendir.Bedenimize bürünmüş olan bu ruhu çocukluğumuzdan beri bir şeylere sararak,ruhumuzu sardığımız bu şeylerle mutlu olmayı umarız.Bu şeyler ilişki kurduğumuz insanlar,eşyalar veya iş durumları olabilir.Mesela ilk olarak anne ve babayla böyle bir iletişim sağlarız.Annemizin bizi ayağında sallaması bize huzur verir,babamızın gece eve gelmesi bizi sevindirir,güvende hissettirir.Oyuncaklarımızla oynamak bizi mutlu eder,bize zevk verir.Arkadaşlarımız,bize ait özerk bir dünyanın ilk yapıtaşlarıdır,onlara bağlı olarak kendimizi belli bir guruba veya dünyaya ait hissedebiliriz.Bilaahire İnsan olsun,eşya olsun ruhumuzu sürekli bir şeylere sarmalayarak yaşarız.Ruhumuz bizatihi hayat motivayonumuz olduğu için zaman geçtikçe onu sarmaladığımız şeylere daha çok dikkat eder,ruhumuza zarar vermeyecek bir şey olmasından emin olmak isteriz.Buna dair kendimiz için ilkeler oluşturur,buna göre yaşamaya,insanlarla buna göre iletişim kurmaya çalışırız.Zaman hızla geçerken eşyalar değerini kaybedip insanlar değişirken,ruhumuzda bu değişimden nasibin alır.Sürekli mutlu bir durumda istesek de kalamayız,aynı şekilde sürekli üzgün bir şekilde kalmak da çok mümkün değildir sadece iki durumdan birisinin baskınlığı söz konusu olabilir.Modumuz sürekli değişen zamana bağlı olarak bir inişlilik,çıkışlılık arzeder.Bu hayat sürecinde bazen ruhumuzu öyle bir şeye sarmalarız ki,bu şey olabildiğince ruhumuzu sarsar,bizi bir şok durumuna sokar.Öyle ki artık zamanın dışına çıkmak ve öylece kalmak isteriz.Geçen her saniye sanki bize karşı bir zarar niteliğinde geçiyormuş gibi hissederiz.Bir kenara geçip artık olan bitenden uzak olarak ruhumuzu sarsıldığı halde bırakmak ve sarmalandığı o şeyde dondurmak isteriz.Ruhumuz,adeta hayata,yaşamaya,bir şeylere sarmalanmaya devam etmesin öyle olduğu gibi kalsın artık hareket etmesin isteriz.İşte bu noktada aklımıza şu soru gelir:Ruhumuzu mumyalamak mümkün müdür?

Cevap ne yazık ki hayır olucaktır.Beden hayatta olduğu müddetçe ruh da bir şeylere sarmalanmaya devam eder.Biz bu hayatı yukarda da dedİğim gibi esas olarak ruhumuzla yaşarız.Hayat zamana bağlı olduğuna göre ve zaman sürekli devam ettiğine göre ruhumuzu da bir noktada durdurmak pek mümkün değildir.Mesela ne kadar üzgün olursak olalım insanlarla iletişim kurmaya devam ederiz,yapılan esprilere gülmeye ve yapmamız gereken işleri yapmaya yine aynı şekilde devam etmek durumunda kalırız.Sadece bunu belli bir süre kendimiz için yavaşlatabiliriz.Ruh,nasıl bir şekilde sarsılırsa sarsılsın,nasıl bir tramvaya maruz kalırsa kalsın yine etkinliğine devam edecektir.Bu sarsılmış ruhun etkinliğe yani sarmalanmaya devam etmesi bize elbette acı verecektir ama hayat her halükarda devam edecek,ruhumuz da bu sürece adaptasyon sağlamak durumunda kalacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir