Enesah Notları

Biraz ideoloji,biraz psikoloji,biraz tarih,çokça edebiyat

Edebiyat

Bir Şairlik Garabeti:Anlamlarda Kaybolmak

Şairin iki türlü fonksiyonu vardır; birincisi kelimelerle uğraşır, kelimelerle oynar, kelime oyunu yapar, kelimelere olmadık anlamlar yükler. İkincisi ise insanlarla uğraşıp onlara uygun veya uygun olmayan anlamlar yükler. Kelimeler sayfalarda, satırlarda, dimağlardadır yani el altındadır. Şair için onlara ulaşmak, kendisine olmadık anlamlar yüklediği insanlara ulaşmaktan çok daha kolaydır. Her ne kadar kelimeler bu duruma itiraz edemese de insanlar kendilerinde böyle bir anlamın olmadığını şairin yüzüne vurabilir. Yahut kendisinde böyle bir anlam olsa hatta belki bundan çok daha fazla bir anlam bulunsa bile şaire bu anlamı vermeyi kabul etmeyebilirler. Şair için bu tabi kabul edilemez bir durumdur çünkü insanlara yüklediği anlamlar hayatın kendisi gibi bir süreç işidir, kendi içindeki kökleşmiş duyguları, yaşadığı hayat, özlemleri ve arayışları neticesinde yerleşmiştir. Sonuçta insanlar şaire itiraz ettikçe şair kendisinde itiraz etme istidadı bulunmayan kelimelere daha da çok sarılır, onları tıpkı bir uyuşturucu gibi kullanır.

Her insan, hayatını kendine göre belli oranda anlamlandırmaya ihtiyaç duyar. Şairlerde durum biraz daha derindir. Hayatı veya hayatındakileri salt kalıplaşmış olarak bir yere oturtup, yüzeysel bir benimsemeyle hayatın işleyişine ayak uydurmak ve bununla yetinmek şaire göre bir durum değildir .İnsanı şair yapan şey en temelde sürekli değer verme ve anlam bulma ihtiyacıdır. İçinde potansiyel olarak büyük bir değer bulunur ve hep bu değerin karşılığını bulmaya çalışır. Bunu yaparken de kendi başınalığına hapsolur ve haliyle anlamlarda kaybolur. Hayat, şaire karşı büyük bir illüzyoniste benzer. Bazen bir ay ışığı bazen bir gök kızıllığı bazen de bir güneş ışığı şairi yakalar ve içindeki değeri kendine doğru çeker. Bu bazen bir gülümseme, bazen bir mimik hatta kulağa hoş gelen bir isim bile olabilir. Şair bunlara karşı verdiği değer veya bulmaya çalıştığı anlamlarda paradoksa düşebilir. Zira bulduğu şey kafasındaki tüm anlamlara uyuyormuş gibi gözükse de daha önceden rüyasında gördüğü ve bunun karşısında ruhunun sanki cennetteymiş gibi hoş olduğu manaların kendisini içerdiğini düşündüğü şey onu büyük hayal kırıklıklarına uğratabilir. Şairin içinde anlamlı ve oldukça değerli olan şeyler, sıra dış dünyaya aksetmeye geldiğinde birden bozulabilir. Etrafı kedilerle dolu yüksek bir kafesteki çok güzel bir kuş gibidir şairin içindeki değerler. Kafesten çıktığında o kuşun kedilerin hışmına maruz kalması gibi o değerler de dış dünyada karşılığını bulduğunu düşündüğü şeyler tarafından yaralanmalara maruz kalabilir. Şair, hayatı genellikle idealize eder, bulmayı beklediği şeyler de yahut bulduğunu düşündüğü şeyler de idealize edilmiş şeylerdir. Şairin hayal dünyasında yaşamasının bir sonucudur bunlar. Dış dünyanın kuralları idealize edilen şeyleri büyük bir kırıma uğratır. Şair dış dünyaya ne zaman açılsa ve içinde idealize ettiği şeylerin karşılığını arasa yahut dış dünyada bulduğu şeylerden bazılarında yüce bir mana olduğunu düşünse hep bu kırıma uğrama riski içindedir. Kırıma uğradığı zaman ise öncesinde kendi içinde bir bütün oluşturan anlamların artık birbirine karıştığını görür ve tam olarak neyin nasıl bir anlamı temsil ettiğini veya o anlamların gerçekte karşılığının olup olmadığını anlayamaz duruma gelebilir. Şair bu durumda anlamlarda kaybolmuş olmaz, başından beri anlamların içinde kaybolduğu durumun farkına varır sadece.

Şairlerde bu yönden karşılığını bulan en temel mana aşktır. Aşk, kimi alimlere göre çok yüksek değerde bir duygu ve değerdir. Hayatta bu duygunun ebeveyn sonrasında hoca ve sonrasında eş gibi çeşitli kişilerle talimini yaparak en sonunda bu yüksek duygunun karşılığını bulması gereken Allah u Teala bulunur ve Allah aşkına varılır. Fakat bazı alimler aşkı Allah’a karşı olan muhabbetin karşılığı olarak tanımlamamışlar bunun en azından bidat olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre aşk dünyevi bir tutkudur ve dünyevi şeylere karşı büyük bir bağlanmayı temsil eder ve haliyle kaynağı da nefistir. Kuşlarla oynamak gibi şeyler de buna dahil olabilir. Günümüzde bağımlısı olunan bilgisayar oyunlarını düşünebiliriz. Aşkı, meşguliyeti olmayan boş kalplerin uğrak alanı olarak görmüşlerdir. Bunlardan bağımsız olarak bazı şairlerde de aşk kimi zaman dışarda karşılığını aramanın acı sonuçları olduğu tecrübe edilerek içerde yaşanmış bunlardan kimileri bahsettiğim alimlerin fikirlerince hareket ederek tasavvufi bir yolculuğa çıkarken kimileri de bunun bir anı olarak kalacak şekilde geçip gitmesini beklemiştir. Bazıları aşık oldukları insanları ömürleri boyunca beklemiş ve o kişiyi hayallerinde çok farklı noktalara taşımıştır. Bazıları ise dışarda bunun karşılığını bulabilmişlerdir. Herkesin tecrübesini yaşayarak bilebilme gibi bir durumumuz olmadığından bu konuda anlatılanlardan hareketle düşünmek durumunda kalıyoruz. Bu yolculukta kimin nerde ve nasıl kaldığı, nerelere vardığı veya nelerle yüzleştiğini tam anlamıyla bilmenin olanaksız olduğunu düşünüyorum. Eğer kendinizin şair olduğunu düşünüyorsanız bu esrarengiz, anlamlar ormanına hoş geldiniz demek isterim. Bu manalar ormanından sizden önce çok kişi geçti ve hepsi bu ormanda yalnız olmak zorundaydılar sevgili dostum aynı senin gibi. Sadece bıraktıkları izlerden onlar hakkında varsayımlarda bulunabiliriz. İşin sonunda her türlü mana ve maddenin, ruh ve cismin bilgisini şüphesiz onları en iyi bilen ve onları yaratan Allaha havale etmek durumundayız. Şüphesiz Allah her şeyin en doğrusunu bilendir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir